Ekonominin Can damarında Kronik Problem;
Aile şirketleri ülkemiz ekonomisinin can damarını oluşturuyor ancak bu yazıyı okuyan, aile şirketi kurmuş 100 girişimciden sadece 30 tanesi yarattığı değerin çocukları tarafından devam ettirildiğini görebilecek. Torunları tarafından işin devam ettirildiğini görmek ise, sadece 3 tanesine nasip olacak dediğimizde konunun ülke ekonomisiyle ne derece bağlantılı olduğunu ve aile şirketlerinin devamlılığının ne kadar önemli olduğunu ifade etmiş oluruz.
Verilere göre, aile şirketleri ülkemizde kayıtlı olan şirketlerin %95 ‘ini oluşturmakta, bunlar ekonominin %75’ini, istihdamın ise %80’ini gerçekleştirmektedir. Ülkemizde 100 yılı geçen aile şirket sayısı 70 adeti geçmemektedir. Bu sadece ülkemize özgü bir olgu değil, Japonya haricinde diğer coğrafyaların da yaşadığı bir durumdur. Japonya’da 100 yılı geçen aile şirketi sayısı 3000’den fazladır. Bunun başlıca nedeni ise, şirketin aile için değil, ailenin şirket için çalışmasıdır. Ülkemizde aile şirketlerinin ortalama yaşam süreleri 20-25 yıldır.
Her aile şirketi özel ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu doğrultuda hazır bir hizmet paketi ile işe girişmek yerine Aile Şirketleri konusuna daha bütüncül, operasyonel odaklı bakarak aileye uygun, gerçekçi, uygulanabilir ve finansal olarak erişilebilir bir öneri sunma becerisinde olmak gerekir. Ailenin de bu yaklaşımın arkasında, güçlü bir irade ile destek vermesi beklenmektedir. Ancak bu şekilde Aile Şirketi üyelerinin geleceğe yönelik kaygılarını, vakit bulamadığı ya da çekindiği için gündeme getiremediği kaygılarını masaya yatırmak, iletişim kanallarını açık ve işler kılmak konusunda somut adımlar atılacaktır.
Aile şirketlerinde aile bireyi nüfusu arttıkça yeni politikalar ve düzenlemeler devreye alınmalı;
Aile şirketlerinde en temel sorun aile içerisindeki iletişim kanallarının kapalı olması, net ifadeler yerine, imalarla ilişkilerin yönetilmesidir. Stratejik planlamaya bağlı olmadan, anlık ve tepkisel yaklaşımlar ve kararlar; dışarıdan destek almadan, içeriden gözüktüğü kadarıyla çözüm arama çabaları; nesil geçişi konusunda isteksiz olma ve profesyonelliğe bakılmaksızın özellikle aile üyelerinin işe yerleştirilmesi veya atamalar yapılması(nepolizm); kurumsallaşma ve profesyonellerle uyumlu çalışma konusunda başarısız olunması ana sorunları oluşturmaktadır.
Bu sorunlar dışarıdan alınacak danışmanlık hizmetleriyle aşılabilir. Burada önemli olan konu aileyi bir bütün olarak ele almak bütüncül bakma becerisi gerektiren, ilgili aile üyeleri ve hatta şirket yönetiminde etkisi olan kişileri de kapsayan özel bir çalışma sunmaktır. Bu çalışmayı başlatmak için bir çatışmanın, bir iletişim kopukluğunun olması da şart değildir. Bu çalışma yalın bir anlatımla; sağlıklı bir geleceğin oluşturulmasını hedeflemektedir.
Aile Şirketleri Ve Çeviklik
Dünya Ekonomik Formu’na göre çeviklik şirketlerin sürdürülebilirliği ve ekonomik türbülanslara dayanması için şarttır. Bu aile şirketlerinde çok daha önemsenmesi gereken bir kavramdır. Çevikliği ekonomik türbülanslara dayanmanın ötesinde, istikrarlı bir şekilde iş fırsatlarının şirketin faaliyetlerini ve süreçlerinin geliştirilmesi için bulma ve değerlendirme kapasitesi olarak tanımlayabiliriz. Bu ancak aile şirketinde ailenin bireylerinin doğru iletişimi ile mümkündür. Ailenin işten kopmasına ve ekonominin gereksiz yara almasına engel olmak için alınacak proaktif önlemlerden biri de dışarıdan destek almaktır.
Ayrıca kültürel yaklaşımları bir yana bıraktığımızda, kalıcı aile şirketi olmanın ortak paydasında: sözde değil özde çalışanların da, kurucu ailenin gerçek bir üyesi kadar değerli görülmesi; sadece kısa vadeli ekonomiye değil, uzun dönemde hayatta kalacak olan stratejik yaklaşımlara da odaklanılması ve ailenin güçlü bir varoluş felsefesine bağlı olarak özenle korudukları aile değerlerinin varlığı görülmektedir.
Aile Şirketleri Koçluğu: Koçluğun bütüncül bakışla ele alındığı bir yaklaşım
Koçluk özünde “kişinin koç ile çıktığı bir iç yolculuktur.
Kişinin özel ve profesyonel hayatı arasındaki ilişkiyi arzu ettiği şekilde dengelenmesi ve potansiyelinin çok daha etkin bir performansa dönüştürülme sürecinin yönetimidir.
Öncelikle kişinin farkına varmadığı, kendi kendine başarmakta güçlük çektiği konularda, gelişime engel olan davranışların ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Ardından sürekli öğrenme, farkındalığın verdiği güçle, düşüncelerini hedeflere ve eylemlere dönüştürerek, daha kaliteli bir yaşam deneyimi içinde olması sağlanır.
Sonuçta daha keyifli, etkin ve huzurlu bir gelişimi sağlama konusunda gerektiğinde tek başına da ilerleyeceği bir yetkinlik kazandırılır. Aile Şirketleri Koçluğu, tek bir danışanla yürütülen çalışmalardan farklı olarak, bütüncül bakma becerisi gerektiren, ilgili aile üyeleri ve hatta şirket yönetiminde etkisi olan kişileri de kapsayan özel bir çalışmadır.
Aile içinde ortak bir niyet oluşturma, ortak bir dil ve iletişim kültürünün oluşmasına fırsat tanıyacaktır. Böylece imalardan uzak, somut, amaç odaklı söylemlerle, sorumlulukların tanımlandığı yönetim tarzıyla, kuşaklararası geçiş koşullarının açıklıkla belirlendiği prensiplerle, hedefe giden yola uygun stratejilerle, bir vizyonun gerçekleştirildiği dinamik bir süreç başlatılmaktadır.
Çoğunlukla bir Aile Şirketi Anayasasının yazılmasıyla sürecin kazanımı somutlaştırılır.
Bununla birlikte kıymetli olan Anayasa adı altında yazılı olduğu için değil, şirketi şirket yapan değerlere hizmet etmek niyetiyle, prensiplere bağlı kalmaktır. Böylece uzun ömürlü olma yolunda aile ve şirket değerlerini gelecek kuşağa aktarma becerisi geliştirilmiştir olacaktır
Aile Şirketleri Koçluğunun kilit noktaları
Aile şirketlerinde 3 önemli olgu vardır; Aile, İş ve Mülkiyet.
Aile içinde çatışma başladığında bu 3 olgu şimşek hızı ile birbirine karışır ve neredeyse aileyi ve aile şirketini savaş alanına çevirir. Bu nedenle, çatışmaların önlenebilmesi için bu 3 olgunun aile içerisinde güvence altına alınması gerekir.
Bunu aşmak için, aile içinde ortak bir niyet oluşturma, ortak bir dil ve iletişim kültürüne fırsat tanımada, gelecek kuşaklara aile kültürünün değerlerini aktarma ve sonuç olarak bir bütün olarak, aile şirketinin sağlıklı gelişimine hizmet edecek şekilde nasıl çalışılacağının ortaya koymak gerekir.
Bu çalışmalar sağlıklı bir şekilde uygulandığı takdirde şirkette görev alacak aile üyelerinin sayısı bir konu teşkil etmeyecektir.
Özellikle aile üyelerinin kalabalık olduğu aile şirketlerinde basit bir sorun gibi görünen iletişim sorunu dışarıdan destek almadan aile içerisinde çözümlenecek bir sorun olmanın çok ötesindedir. Ve mutlaka profesyonel bir yardım alınmalıdır.
Yaklaşım olarak, aileyi bir bütün olarak ele almak gerekir. Sadece yönetimde olan aile bireyleri ile değil tüm aileyi oluşturan bireylerin katılımını sağlamak kaçınılmazdır.
Çünkü, yapılan araştırmalarda ve yaşanmış bir çok vakada görülmektedir ki yönetim dışında olan aile bireylerinin de alınan stratejik kararlarda oldukça etkin olmaktadır. Örneğin, literatüre geçen elti sendromu gibi.
Ayrıca koçluğun “olmazsa olmaz” koşulu danışanla karşılıklı güven ortamının sağlanmasıdır. Aile Şirketleri Koçluğunun daha özen isteyen yapısında ise, söz konusu güvenin tüm ilgili kişilerle sağlayacak bilgi, beceri ve tecrübeye sahip bir koç duruşu içinde olmak gerekmektedir. Bu da zamanla, sürekli öğrenme ve zengin yaşanmışlıklarla elde edilen bir durumdur.
Böylece net, objektif, sevecen, sarıp sarmalayan, dinleyen, duyan, anlayan, ayna görevi yapan ve aile üyelerinin potansiyelini gören bir düzey yakalandığında, tüm ailenin güveni kazanılmış olur.
Hedef 100 yıl ve ötesi
Aile koçluğunun tetiklemesi, arabuluculuğu ve potansiyeli amaç doğrultusunda ortaya çıkarmasıyla ele alınan konularda duruş ve beklenilen davranışlarda netlik sağlanacaktır. Bu da ortak inancın artmasına, sinerjinin daha üst bir seviyeye taşınmasına imkan verecektir.
Sonuç olarak ortak değerlere dayalı bir iş yapma anlayışıyla sağlam, gerçekçi, uygulanabilir ticari adımların atılmasına ve 100 yılı aşan şirketlerden bir olma yolunda gelişim yolculuğu başlayacaktır. Bu da milli servetin, istihdam gücünün korunmasına hizmet edecektir.